7 Nisan 2015 Salı

Dava konusu edilen 2010-2011 ve 2012 yılı ilk altı ayına faturaların 2012 yasal defterlerine kaydedilerek indirim konusu yapılıp yapılamayacağı

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
 İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Katma Değer Vergisi Grup Müdürlüğü


Sayı
:
39044742-KDV.29-297
19/02/2015
Konu
:
Dava konusu edilen 2010-2011 ve 2012 yılı ilk altı ayına faturaların 2012 yasal defterlerine kaydedilerek indirim konusu yapılıp yapılamayacağı hk.

            İlgide kayıtlı özelge talep formunda; kiracı olduğunuz mağazanın kira sözleşmesinin 2010 yılında yenilenmesi sırasında aylık ödenen kira, ortak alan katılım payı ile reklam gider payı tutarları üzerinde ihtilaf çıktığı, ihtilafa konu hususlarla ilgili olarak 15/06/2010 ve daha sonraki tarihlerde adınıza dava açıldığı, kiralayan firmanın kendi belirlediği tutar üzerinden aylık olarak gönderdiği faturaların yasal defterlere kaydedilmeyerek noter kanalıyla ihtarname çekilerek iade edildiği, çeşitli tarihlerde açılan davalara ilişkin olarak mahkemenin 2012 yılında verdiği karar ile 2010-2011 ve 2012 yıllarına ilişkin toplam 892.232,39 TL kira, ortak alan katılım payı ve reklam bedeli ile 86.880,94 TL inkâr tazminatı ödenmesine karar verdiği belirtilerek, süresinde kanuni defterlere kaydedilmeyerek noter kanalıyla iade edilen 2010, 2011 ve 2012 yılı ilk altı ayına ait faturaların davanın şirketiniz aleyhine sonuçlanması üzerine 2012 yılı yasal defterlerine kaydedilerek KDV tutarlarının indirim konusu yapılmasının ve karşılık ayrılarak gider yazılan tutarı aşan kira bedeli ile diğer ortak alan ve reklam katılma payları ile ödenen inkâr tazminatının 2012 yılı kurum kazancından indiriminin mümkün olup olmayacağı konularında Başkanlığımızdan görüş sorulmaktadır.
            VERGİ USUL KANUNU YÖNÜNDEN
            213 sayılı Vergi Usul Kanununun 219 uncu maddesinde, "Muameleler defterlere zamanında kaydedilir. Şöyle ki:
            a) Muamelelerin işin hacmine ve icabına uygun olarak muhasebenin intizam ve vuzuhunu bozmayacak bir zaman zarfında kaydedilmesi şarttır. Bu gibi kayıtların on günden fazla geciktirilmesi caiz değildir.
            b) Kayıtlarını devamlı olarak muhasebe fişleri, primanota ve bordro gibi yetkili amirlerin imza ve parafını taşıyan mazbut vesikalara dayanarak yürüten müesseselerde, muamelelerin bunlara işlenmesi, deftere işlenmesi hükmündedir. Ancak bu kayıtlar, muamelelerin esas defterlere 45 günden daha geç intikal ettirilmesine cevaz vermez.
            c) Günlük kasa, günlük perakende satış ve hasılat defterleri ile serbest meslek kazanç defterine muameleler günü gününe kaydedilir." hükmü yer almaktadır.
            Bu itibarla, mahkeme kararına göre belirlenerek ödenen 2010 ve 2011 yılı ile 2012 yılının ilk altı ayına ait kira bedeli ile ortak alan katılım payı ve reklam katılım payının mahiyet ve tutar itibarıyla kesinleştiği 2012 yılı kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması gerekmekte olup 2010 ve 2011 yılı defterlerine kaydedilmeyen söz konusu giderlerin genel muhasebe ilkelerine uymak ve 2012 yılı gelir/gider hesaplarıyla bağlantı kurulmak suretiyle içinde bulunulan yılın defterlerine kaydedilmesi mümkün bulunmaktadır.
            KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN
            5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.
            5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinde; kurum kazancının tespitinde indirilemeyecek giderler sayılmış ve maddenin (g) bendinde "sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve manevi zarar tazminat giderleri" nin indirim konusu yapılamayacağı hükme bağlanmıştır.
            193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde, safi kazancın tespit edilmesi sırasında indirilecek giderler sayılmış olup, maddenin (1) numaralı bendi ile ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılacağı hükme bağlanmıştır.
            Ticari kazancın tespitinde tahakkuk esası geçerli olup, bir giderin safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılabilmesi için mahiyet ve tutar itibariyle kesinleşmiş olması, kazancın elde edilmesi ve idamesi arasında bir illiyet bağının bulunması, kazancın elde edilmesine yönelik olması, bu giderlerin tevsik edici belgelere dayanması ve yasal kayıtlarda izlenmesi, karşılığında gayri maddi bir kıymet iktisap edilmemiş olması ve maliyete dahil edilecek giderlerden olmaması gerekir.
            Bu hüküm ve açıklamalara göre, mahkeme kararına göre belirlenerek ödenen 2010 ve 2011 yılı ile 2012 yılının ilk altı ayına ait kira bedeli ile ortak alan katılım payı ve reklam katılım payının mahiyet ve tutar itibarıyla kesinleştiği 2012 yılı kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkündür.
            Öte yandan, mahkeme tarafından hükmedilen inkâr tazminatının 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin (g) bendine göre, kurum kazancınızın tespitinde gider olarak indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.
            KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN
            KDV Kanununun "Vergi İndirimi" başlıklı 29/1 inci maddesinde; mükellefler, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisini indirebilecekleri, 29/3 üncü maddesinde ise indirim hakkının vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabileceği hükümlerine yer verilmiştir.
            Buna göre, 2010 ve 2011 yıllarına ilişkin olarak yasal defterlere kaydedilmeyen faturalarda yer alan KDV'nin 2012 yılında indirim konusu yapılması vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşıldığından mümkün bulunmamakta olup, 2012 yılı ilk altı ayına ait faturaların ise 2012 yılı yasal defterlerine kaydedilerek 2012 yılı içerisinde indirim konusu yapılabileceği tabiidir.
            Bilgi edinilmesini rica ederim.

Fazla veya yersiz olarak hesaplanan Katma Değer Vergisinin iadesi




T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri KDV ve Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü


Sayı
:
84974990-130[8-2014-5]-193
20/02/2015
Konu
:
Fazla veya yersiz olarak hesaplanan verginin iadesi

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, ... Genel Müdürlüğü adına tüm vergi işlemlerinin İşletme Müdürlüğünüz tarafından yürütüldüğü, işletme müdürlüklerince ihalesi iptal edilen veya çeşitli nedenlerle iadesi gereken fazla ve yersiz tahsil edilen katma değer vergisinin (KDV) iadesinin nasıl yapılacağı sorulmaktadır.
3065 sayılı KDV Kanununun (8/2) nci maddesinde, vergiye tabi bir işlem söz konusu olmadığı veya KDV'yi fatura veya benzeri vesikalarda göstermeye hakkı bulunmadığı halde, düzenlediği bu tür vesikalarda KDV gösterenlerin, bu vergiyi ödemekle mükellef olduğu; bu hususun kanuna göre borçlu oldukları vergi tutarından daha yüksek bir meblağı gösteren mükellefler için de geçerli olduğu; bu gibi sebeplerle fazla ödenen vergilerin, Maliye Bakanlığının belirleyeceği usul ve esaslara göre ilgililere iade edileceği hüküm altına alınmıştır.
KDV Genel Uygulama Tebliğinin, (I/C-1.1.2.) "Fazla veya Yersiz Ödenen Verginin İadesi" başlıklı bölümünün üçüncü ve dördüncü paragraflarında sırasıyla;
Fazla veya yersiz olarak hesaplanan vergi, öncelikle satıcı tarafından alıcıya iade edilecektir. Alıcının indirim hakkı bulunan mükellef olmaması durumunda, satıcının söz konusu fazla veya yersiz KDV tutarını alıcıya ödediğini gösterir bir belge ile vergi dairesine başvurması gerekmektedir. Alıcının indirim hakkı bulunan bir mükellef olması durumunda ise, satıcının fazla veya yersiz KDV tutarını alıcıya ödediğini gösterir belgeye ek olarak, alıcının fazla veya yersiz KDV tutarını indirim hesaplarından çıkarmak suretiyle düzeltme yaptığının alıcının vergi dairesinden alınacak bir yazıyla tevsiki de istenecektir.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli cetvellerde yer alan idare, kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla fazla ve yersiz uygulanan vergi, söz konusu idare, kurum ve kuruluşlar tarafından düzenlenecek yazıya istinaden vergi dairesi tarafından yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda alıcıya iade edilir. Söz konusu yazının genel bütçeli idarelerde söz konusu tutarın tahsil edildiği ve gelir hesaplarına aktarıldığı, diğer idare, kurum ve kuruluşlarda ise beyan edilerek vergi dairesine ödendiğini tevsik etmesi gerekir.? açıklamalarına yer verilmiştir. 
Buna göre; tasfiye işletme müdürlüğünüzün,
- 5018 sayılı Kanuna ekli cetvellerde yer alan kurum ve kuruluşlardan olması halinde fazla veya yersiz uygulanan verginin, Tebliğin (I/C-1.1.2.) bölümünün dördüncü paragrafında belirtilen usuller çerçevesinde,
- 5018 sayılı Kanuna ekli cetvellerde yer alan kurum ve kuruluşlardan olmaması halinde ise fazla veya yersiz uygulanan verginin, Tebliğin (I/C-1.1.2.) bölümünün üçüncü paragrafında belirtilen usuller çerçevesinde,
alıcıya iadesi mümkün bulunmaktadır.
            Bilgi edinilmesini rica ederim.

Dahilde İşleme İzin Belgesi kapsamındaki işlemlerin KDV beyanı

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İZMİR VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(Mükellef Hizmetleri KDV ve Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü)


Sayı
:
21152195-35-02-94
26/02/2015
Konu
:
DİİB kapsamındaki işlemlerin beyanı

            İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; dahilde işleme izin belgesi (DİİB) kapsamında katma değer vergisi (KDV) ödemeksizin satın alınan girdileri kullanarak üretilen malların KDV Genel Uygulama Tebliğinin (IV/A-1.5) bölümüne göre ihraç kayıtlı olarak tesliminde hesaplanıp tahsil edilmeyen KDV'nin tecil edilememesi nedeniyle iade edilecek KDV tutarı bulunması halinde, KDV ödemeksizin temin edilen girdiler nedeniyle iadesi talep edilemeyen tutarın indirim konusu yapılıp yapılamayacağı ile indirim konusu yapılabilecek ise KDV beyannamesinin hangi satırında gösterileceğine ilişkin Başkanlığımız görüşü talep edilmiştir.
            KDV Genel Uygulama Tebliğinin (IV/A-1.5) bölümünde; DİİB sahibi mükelleflerin 3065 sayılı Kanunun geçici 17 inci maddesi kapsamında temin ettikleri malzemeleri kullanarak ürettiği malları Kanunun (11/1-c) maddesi kapsamında ihraç kayıtlı teslime  konu edebilecekleri; DİİB kapsamında KDV ödemeksizin satın aldığı girdileri kullanarak ürettiği malı Kanunun (11/1-c) maddesi kapsamında ihraç kayıtlı olarak teslim eden bir mükellefin iade alacağı KDV tutarının, ihraç kayıtlı teslim nedeniyle hesaplayıp tahsil etmediği KDV tutarından, bu ürün için DİİB kapsamında aldığı girdiler nedeniyle ödemediği KDV tutarı düşüldükten sonra kalan tutardan fazla olamayacağı açıklanmıştır.
            Buna göre, DİİB kapsamında ürettiği malları ihraç kaydıyla satan mükelleflerin bu teslim ile ilgili KDV iade taleplerinde aşağıdaki gibi hareket edilmesi gerekmektedir.
            1. İhraç kaydıyla teslimin ilgili dönem beyannamesinde beyanı sonucunda hesaplanan KDV'nin tamamı "Tecil Edilecek KDV" satırında yer alıyorsa mükellefe herhangi bir KDV iadesi yapılmayacak, ihracat gerçekleştiğinde tecil edilen vergi terkin edilecektir.
            2. İhraç kaydıyla teslimin ilgili dönem beyannamesinde beyanı sonucunda hesaplanan KDV'nin tamamı "İhracatın Gerçekleştiği Dönemde İade Edilecek Tecil Edilemeyen KDV" satırında yer alıyorsa, ihraç kaydıyla teslim nedeniyle hesaplanan KDV ile KDV ödenmeyen alımlar nedeniyle satıcılar veya gümrük idaresi tarafından hesaplanan KDV arasındaki farkın iadesi talep edilecektir.
              Bu hesaplama sonucu "İhracatın Gerçekleştiği Dönemde İade Edilecek Tecil Edilemeyen KDV" satırında yer almasına rağmen iadesi talep edilemeyen KDV tutarı ise, iade talep dilekçesinin verildiği dönem beyannamesinin "İndirimler" kulakçığının "İndirimler" tablosunun "107 Kanunun (11/1-c) ve Geçici 17 inci Maddelerinden Doğan İadelerin İndirim Yoluyla Telafisi Nedeniyle İndirilecek KDV" satırı aracılığıyla  tekrar indirim hesaplarına alınacaktır.
            3. İhraç kaydıyla teslimin ilgili dönem beyannamesinde beyanı sonucunda hesaplanan KDV'nin bir kısmının "Tecil Edilecek KDV" bir kısmının "İhracatın Gerçekleştiği Dönemde İade Edilecek Tecil Edilemeyen KDV" satırında yer alması halinde,
              - İhraç kaydıyla teslim nedeniyle hesaplanan KDV (A), KDV ödenmeyen girdiler nedeniyle hesaplanan KDV (B) farkı bulunacaktır.
              - (A-B) farkı, ihraç kaydıyla teslimin beyan edildiği dönem KDV beyannamesindeki "İhracatın Gerçekleştiği Dönemde İade Edilecek Tecil Edilemeyen KDV" satırında yer alan tutardan büyükse, "İhracatın Gerçekleştiği Dönemde İade Tecil Edilemeyen KDV" satırındaki tutar, küçükse (A-B) farkının iadesi talep edilebilecektir.
            Bu şekilde yapılan hesaplama sonucu "İhracatın Gerçekleştiği Dönemde İade Edilecek Tecil Edilemeyen KDV" satırında yer almasına rağmen iadesi talep edilemeyen KDV tutarı ise, iade talep dilekçesinin verildiği dönem beyannamesinin "İndirimler" kulakçığının "İndirimler" tablosunun "107 Kanunun (11/1-c) ve Geçici 17 inci Maddelerinden Doğan İadelerin İndirim Yoluyla Telafisi Nedeniyle İndirilecek KDV" satırı aracılığıyla  tekrar indirim hesaplarına alınacaktır.
            Bilgi edinilmesini rica ederim.

Satış iade faturalarının indirimli orana tabi KDV iadesi işleminde yüklenilen KDV listesine dahil edilip edilmeyeceği

T.C.
UŞAK VALİLİĞİ
Defterdarlık GELİR MÜDÜRLÜĞÜ


Sayı
:
52796708-3065/03-1
02/03/2015
Konu
:
Satış iade faturalarının indirimli orana tabi kdv iadesi işleminde yüklenilen kdv listesine dahil edilip edilmeyeceği

            İlgide kayıtlı özelge talep formunuz ve eki dilekçenin incelenmesinden; satış iadelerine ilişkin KDV nin yüklenim konusu yapılıp yapılamayacağı, ayrıca geri gelen malın başka bir müşteriye tekrar satılması durumunda bu satış işlemi için yüklenilen KDV nin nasıl hesaplanacağı konusunda görüş talep edildiği anlaşılmaktadır.
            KDV Kanununun 29/2 maddesi ile 28 inci madde uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından vergi nispeti indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme döneminde indirilemeyen ve tutarı Bakanlar Kurulunca tespit edilecek sınırı aşan verginin Maliye Bakanlığının belirleyeceği usul ve esaslara göre iade edileceği hüküm altına alınmıştır.
            İndirimli orana tabi işlemlerden kaynaklanan KDV iade taleplerinin sonuçlandırılmasında izlenecek usul ve esasların belirlendiği 26.04.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinin (III/B-3.4.5.) bölümü ile mülga 119 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (6.5.) bölümünde;
            "... İndirimli orana tabi teslim ve hizmetlerin gerçekleştiği vergilendirme döneminden sonra malların iade edilmesi, işlemin gerçekleşmemesi, işlemden vazgeçilmesi veya sair sebeplerle işlem matrahının değişmesi durumunda düzeltme yapılması gerekmektedir.
            Bu düzeltme defter kayıtları ve beyanname üzerinde yapılacaktır. Dolayısıyla vergiye tabi işlemi gerçekleştiren mükellef, hesapladığı vergiyi, matrahta değişikliğin vuku bulduğu döneme ait e-beyannamenin "indirimler" kulakçığı altındaki "103" kodlu "Satıştan İade Edilen, İşlemi Gerçekleşmeyen veya İşleminden Vazgeçilen Mal ve Hizmetler Nedeniyle İndirilmesi Gereken KDV" satırına yazılmak suretiyle tekrar indirim hesaplarına alarak düzeltecektir.
            Bu çerçevede, indirimli orana tabi bir işleme ait iade talebi sonuçlandırıldıktan sonra KDV iadesini ortaya çıkaran işlemden vazgeçilmesi veya satılan malların bir kısmının geri gelmesi durumunda şu şekilde hareket edilecektir.
            a) Matrahta değişikliğin vuku bulduğu vergilendirme döneminde, defter kaydı ve beyanname üzerinde gerekli düzeltmeyi yapan mükellefin vergi dairesine yazılı olarak müracaat edip, daha önce iadesini aldığı tutarı iade etmesi halinde bu tutar, gecikme faizi ve vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın mükelleften geri alınacaktır.
            b) Mükellefin, matrahta değişikliğin vuku bulduğu dönemde düzeltme işlemini yapmaması halinde; indirimli orana tabi işlem nedeniyle iade edilen KDV, matrahta değişikliğin vuku bulduğu dönemden düzeltmenin yapıldığı döneme kadar gecikme faizi uygulanarak vergi ziyaı cezası ile birlikte mükelleften aranacaktır.
            Öte yandan matrahta değişikliğin indirimli orana tabi malların iade edilmesinden kaynaklanması durumunda;
            c) İade edilen malların, iadenin gerçekleştiği vergilendirme döneminde yeniden satışa konu edilmesi halinde satış daha düşük fiyattan gerçekleşmişse (iade tutarı artacağından) mahsup işlemi yapılarak aradaki fark, iadeye konu edilebilecektir. Satış daha yüksek bir fiyattan gerçekleşmişse (iade tutarı azalacağından) mahsup işlemi yapılarak aradaki fark mükelleften tahsil edilecektir.
            d)İade edilen malların daha sonraki bir vergilendirme döneminde satışa konu edilmesi halinde daha önce iade edilen tutar (a) veya (b) bölümündeki açıklamalara göre mükelleften tahsil edilecektir. Mükellef yeni işlem nedeniyle genel esaslara göre iade talebinde bulunacaktır."
            açıklamalarına yer verilmiştir.
            Buna göre, indirimli orana tabi malların iade edilmesi durumunda yeniden satışa konu edilen mallara ait yüklenilen KDV ile ilgili olarak yukarıda ifade edilen (c) ve (d) bentlerindeki açıklamalar çerçevesinde işlem yapılması gerekmektedir. İade edilen mallara ilişkin olarak alıcı tarafından hesaplanan KDV daha önce bu işlem ile ilgili olarak Şirketinizin hesapladığı KDV tutarının düzeltilmesine yönelik olduğundan, bu tutarın Şirketinizce yüklenilen KDV olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.
            Bilgi edinilmesini rica ederim.

Kapasite raporunun hammadde bölümünde yer almayan bir malın üretimde kullanılması halinde 2012/3792 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 1.maddesi kapsamında iade uygulaması

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
 İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Katma Değer Vergisi Grup Müdürlüğü


Sayı
:
39044742-ÖTV 8-1087
21/04/2014
Konu
:
Kapasite raporunun hammadde bölümünde bölümünde yer almayan bir malın üretimde kullanılması halinde 2012/3792 sayılı BKK 1.maddesi uyarınca iade talebinin yerine getirilmesi hakkında

       İlgide kayıtlı özelge talep formunuz ve eklerinin incelenmesinden; firmanızca üretilen 3402.20.90.00.15 G.T.İ.P. numarasında yer alan yağ ve gres çözücüler tank temizleyicisi imalinde hammadde olarak 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) Kanununa ekli (I) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan 2710.12.21.00.00 G.T.İ.P. numaralı white spirit isimli malın yerine aynı cetvelde yer alan 3824.90.40.00.00 G.T.İ.P. numaralı ticari ismi sentetik tiner olan malın kullanıldığı belirtilerek, bağlı olduğunuz sanayi odasınca firmanız adına düzenlenen kapasite raporunun hammadde veya yardımcı maddeler kısmında yer almayan sentetik tiner için ödenen ÖTV'nin 8/10/2012 tarih ve 2012/3792 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 1 inci maddesi uygulaması kapsamında yine bağlı olduğunuz sanayi odasınca düzenlenecek ekspertiz raporuna istinaden iade edilip edilemeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşünün sorulduğu anlaşılmıştır.
            ÖTV Kanununa ekli (I) sayılı listenin (B) cetvelindeki vergi tutarları uygulanarak teslim edilen malların, imalatçılar tarafından imalatta kullanılmaları halinde vergi tutarlarının indirimli uygulanmasına yönelik 8/10/2012 tarihli ve 2012/3792 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı 9/10/2012 tarihli ve 28436 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Söz konusu Kararname ile ÖTV Kanununa ekli (I) sayılı listenin (B) cetvelindeki vergi tutarları uygulanarak teslim edilen malların, alıcı imalatçılar (sanayi sicil belgeli imalatçılar) tarafından imalatta kullanılmaları halinde vergi tutarlarının iade yöntemi ile indirimli uygulanması sağlanmıştır.
            Bahse konu Kararname eki Kararın 1 inci maddesinde, ÖTV Kanununa ekli (I) sayılı listenin (B) cetvelindeki vergi tutarları uygulanarak teslim edilen malların, (I) sayılı listeye dahil olmayan malların imalinde imalatçılar tarafından kullanılması halinde, imalatta kullanılan mallar için bahse konu maddede G.T.İ.P. numaraları itibariyle karşılarında gösterilen oran ile daha önce uygulanan vergi tutarının çarpılması suretiyle hesaplanan vergi tutarlarının uygulanacağı öngörülmüştür. Ayrıca söz konusu maddenin 2 numaralı fıkrasında 4/12/2003 tarihli ve 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununun 2 nci maddesinde yer alan madeni yağ tanımına giren mallar ile bu kapsamda kullanılan diğer malların imal edilmesi halinde bu kapsamdaki imalatlar için Kararname eki Kararın 1 inci maddesi hükmünün uygulanmayacağı belirtilmiştir.
            Bahsi geçen Kararnamenin 1 inci maddesi uygulaması kapsamında indirimli vergi uygulamalarından kaynaklanan vergi farklılaştırmalarının alıcılara (sanayi sicil belgeli imalatçılara) iade yöntemi ile uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar 11/10/2012 tarihli ve 28438 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 25 Seri No.lu ÖTV Genel Tebliğinin 1 ve 4 üncü bölümlerinde yer verilmiştir.
            25 Seri No.lu ÖTV Genel Tebliğinin 4 üncü bölümünde yer alan açıklamalara göre, bu Tebliğ kapsamında nakden veya mahsuben iade talepleri, iade talebine ilişkin KDV (KDV mükellefiyetinin bulunmaması halinde Gelir veya Kurumlar Vergisi) yönünden bağlı olunan vergi dairesine verilecek bir dilekçe ile yapılacaktır. Sanayi sicil belgesi imalatçıların söz konusu dilekçe ekine iade talep edenin sanayi sicil belgesinin aslı veya noter onaylı örneğini, iadeye konu ÖTV'leri içeren malların alımlarına ilişkin fatura ve benzeri belgelerin listesini, imal edilen mallarda ne kadar iadeye konu ÖTV'ye tabi mal kullanılması gerektiğine ve zayi miktarına ilişkin sanayi odası bulunan illerde sanayi odalarından, sanayi odası bulunmayan illerde sanayi ve ticaret odalarından alınan ekspertiz raporlarını, ekspertiz raporlarına göre imalatta kullanılan miktarın uygunluğuna dair hesaplamaları içeren tabloyu ve Tebliğin (4.1.2) bölümünde sayılan diğer belgeleri eklemesi gerekmektedir.
            Söz konusu Tebliğde sanayi sicil belgesini haiz imalatçılara nakden veya mahsuben yapılacak iade işlemlerinde aranan belgeler arasında yer alan ekspertiz raporlarının kapasite raporlarına uygun olarak düzenlenmesi gerektiğine ilişkin herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir. Bununla birlikte konu hakkında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile yapılan yazışma sonucu alınan cevabi yazıda; .............Sanayi Odası tarafından firmanız adına düzenlenmiş ve Birliklerince ..........tarih ve ........ numara ile onaylanmış olan kapasite raporunun incelenmesi neticesinde, bu raporda yağ ve gres çözücüler tank temizleyicisi imalatında hammadde olarak white spirit isimli malın ürün formülasyonunda bulunmasına karşın  sentetik tiner isimli malın  ürün formülasyonunda bulunmadığının tespit edildiği, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununa göre ekspertiz raporlarını düzenleme yetkisinin Odalara ait olduğu ancak Odalarca düzenlenen ekspertiz raporlarının yine Odalarca düzenlenen ve Birliklerince onaylanan kapasite raporları ile uyumlu olması gerektiği ifade edilmiştir.
            Bu bağlamda, firmanız adına düzenlenen kapasite raporunun hammadde veya yardımcı madde bölümünde yer almamasına rağmen özelge talep formunuzda yağ ve gres çözücüler tank temizleyicisi imalatında white spirit yerine kullanıldığı ekspertiz raporu ile belgelendirileceği ifade edilen sentetik tiner için ödenen ÖTV'nin, 8/10/2012 tarihli ve 2012/3792 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki Kararın 1 nci maddesi uygulaması kapsamında iade edilmesi mümkün bulunmamaktadır.
            Bilgi edinilmesini rica ederim.

Şüpheli hale gelen alacaklar ile ilgili olarak ÖTV indirimi uygulanıp uygulanmayacağı veya şüpheli alacak karşılığı ayrılıp ayrılamayacağı

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
DENİZLİ VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü)


Sayı
:
51421814-135[1-2012/393]-55
14/04/2014
Konu
:
Şüpheli hale gelen alacaklar karşısında ÖTV uygulanıp uygulanmayacağı veya indirim konusu yapılıp yapılmayacağı hakkında.

            İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, ... Vergi Dairesi Müdürlüğünün ... vergi kimlik numaralı mükellefi olduğunuz, firmanızın şarap üretimi ve ticareti işiyle iştigal ettiği, üretmiş olduğunuz şarapların bayilerinize satış ve dağıtımı yapıldıktan sonra bu mallara ilişkin ÖTV'nin firmanız adına tahakkuk ettiği, bazı bayilerin iflas etmesi veya işyerlerini kapatması sonucu almış oldukları şarap bedellerini ödeyemediği, bu nedenle yargı ve icra takibi yoluna gidildiği belirtilerek, bazı alacaklarınızın tahsil edilmesi imkansız şüpheli alacak konumuna gelmesi sonucuna varıldığından, bu alacaklarınız için firmanız adına tahakkuk etmiş olan ÖTV borcunuzun indirim konusu yapılıp yapılamayacağı veya vergi dairesince silinip silinmeyeceği hususunda görüş talep edilmektedir.
            A) 4760 Sayılı Özel Tüketim Vergisi Uygulaması:
            4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun (1/1) maddesine göre Kanuna ekli (III) sayılı listedeki malların ithalatı veya imal edenler tarafından teslimi ile özel tüketim vergisi uygulanmadan önce müzayede yoluyla satışı bir defaya mahsus olmak üzere ÖTV'ye tabi olup, Kanunun (4/1-a) maddesinde (III) sayılı listedeki malları imal veya ithal edenler ile bu malların müzayede yoluyla satışını gerçekleştirenlerin ÖTV mükellefi olduğu hükme bağlanmıştır.
            Diğer taraftan, mezkur Kanunun "Vergi İndirimi" başlıklı 9 uncu maddesinde, özel tüketim vergisine tabi malların, yer aldığı listedeki başka bir malın imalinde kullanılması halinde ödenen vergi Maliye Bakanlığınca belirlenen esaslara göre ödenecek vergiden indirilebileceği hüküm altına alınmış olup, Kanunun 1 inci maddesi kapsamında yapılan teslimler nedeniyle hesaplanan ÖTV'nin beyanı yapan mükellefler (satıcılar) tarafından indirim konusu yapılabileceğine dair bir hükme mezkur Kanunda yer verilmemiştir.
            Buna göre, özel tüketim vergisi uygulamasında "indirim" müessesesi, özel tüketim vergisine tabi malların, yer aldıkları listedeki başka bir malın imalinde kullanılması durumu ile sınırlı olduğundan, firmanız tarafından yapılan şarap teslimleri nedeniyle hesaplanarak beyan edilen, ancak müşterilerinizin iflas etmesi veya işyerlerini kapatması nedeniyle müşterilerinizden tahsil edilemeyen ÖTV'nin mevcut mevzuat uyarınca indirim konusu yapılması veya silinmesi mümkün bulunmamaktadır.
            B) 213 sayılı Vergi Usul Kanunu Uygulaması:
            213 sayılı Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesinde;
            "Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;
            1- Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;
            2- Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar;
            şüpheli alacak sayılır.
            Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir.
            Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir.Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.
            Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar-zarar hesabına intikal ettirilir."
            hükmü yer almaktadır.
            Yukarıdaki Kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla; dava ve icra safhasında bulunan alacaklarla, yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen boçlu tarafından ödenmemiş olan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar şüpheli alacak sayılmakta, bu şartlardan herhangi birinin mevcut olmaması durumunda ise şüpheli alacak kaydına imkân bulunmamaktadır.
            Diğer yandan, şüpheli alacaklar için dava veya icra takibine başlanıldığı yılda karşılık ayrılması gerekmekte olup, şüpheli hale geldiği hesap döneminde karşılık ayrılmayan alacaklar için daha sonraki dönemlerde karşılık ayrılması mümkün olmamaktadır. Ayrıca, bir alacağın dava veya icra safhasında olduğunun kabulü için mahkemeye dava veya icra merciine takip için dilekçe verilmiş olması, ancak gerek mahkemeye gerek icra merciine yapılan başvuruların takip edilmesi gerekmektedir.
            Dolayısıyla, tahsili mümkün olmayan alacaklara ilişkin olarak icra takibine başlanıldığı hesap dönemi itibariyle şüpheli alacak karşılığı ayrılması gerekmekte olup, ilgili dönemde karşılık ayrılmayan alacaklarınız için daha sonraki hesap dönemlerinde karşılık ayrılması mümkün bulunmamaktadır.
          Buna göre, özel tüketim vergisi ekonomik faaliyetlerin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkan ve işletme alacaklarının bir unsurunu teşkil eden ve doğrudan doğruya mal tesliminden kaynaklanan bir alacak olmakla beraber hasılat olarak kayıtlara alınmamaktadır. Bu itibarla, hasılat kaydedilmeyen özel tüketim vergisinden kaynaklanan alacak için şüpheli alacak karşılığı ayrılması da mümkün değildir.
             Bilgi edinilmesini rica ederim.

Elektrik motorlu araçların ithalinden sonra akümülatörlerinin yurt içinde araçtan ayrı olarak satılması halinde ÖTV uygulaması

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
 BÜYÜK MÜKELLEFLER VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü)


Sayı
:
64597866-135[1-2014]-102
08/07/2014
Konu
:
Elektrik motorlu araçların ithalinden sonra akümülatörlerinin yurt içinde araçtan ayrı olarak satılması halinde ÖTV'ye tabi olup olmadığı hk.

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden, firmanızca yeni bir elektrik motorlu araç modeli ithal edileceği, elektrik motorlu araca monte olarak araçla birlikte ithal edilecek ve söz konu aracın motorunu çalıştırmaya mahsus pillerin (elektrik akümülatörleri) ithalat sonrasında yurt içinde araçtan ayrı olarak satışa konu edileceği, ithalat faturasında araç bedelinin tek bir bedel olarak görüneceği, ancak fatura notunda pilin değerinin ayrıca belirtileceğinden bahisle bu durumda pillerin yurt içinde tesliminin ÖTV'ye tabi olup olmayacağı ile elektrikli aracın ilk iktisap kapsamında tesliminde ÖTV matrahı hususlarında Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmaktadır.
4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 1 inci maddesine göre, bu Kanuna ekli (II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tabi olanların ilk iktisabı, (II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tabi olmayanlar ile (III) ve (IV) sayılı listedeki malların ithalatı veya imal ya da inşa edenler tarafından teslimi ve ÖTV uygulanmadan önce müzayede yoluyla satışı bir defaya mahsus olmak üzere ÖTV'ye tabi tutulmuştur. Mezkur Kanunun (2/1) maddesinde "ilk iktisap" ifadesi, (II) sayılı listedeki mallardan Türkiye'de kayıt ve tescil edilmemiş olanların kullanılmak üzere ithali, müzayede yoluyla veya kayıt ve tescil edilmiş olsa dahi 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine göre iade edilenler de dahil motorlu araç ticareti yapanlardan iktisabı, motorlu araç ticareti yapanlar tarafından kullanılmaya başlanması, aktife alınması veya adlarına kayıt ve tescil ettirilmesi olarak tanımlanmıştır.
Ayrıca, aynı Kanunun (3/a) maddesinde, mal teslimi veya ilk iktisap hallerinde malın teslimi veya ilk iktisabı anında vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği; 4 üncü maddesinde bu Kanuna ekli (II) sayılı listedeki mallardan kayıt ve tescile tabi olanlar için verginin mükellefinin, motorlu araç ticareti yapanlar, kullanmak üzere ithal edenler veya müzayede yoluyla satışını gerçekleştirenler olduğu; (11/3) maddesinde, (II) sayılı listedeki mallar için verginin matrahının, bunların tesliminde, ilk iktisabında ve ithalinde  hesaplanacak ÖTV hariç, katma değer vergisi matrahını oluşturan unsurlardan teşekkül edeceği; (12/1) maddesinde ise, Kanuna ekli listelerde yer alan mallardan karşılarında belirtilen tutar ve/veya oranlarda ÖTV alınacağı, (II) sayılı listedeki mallardan alınacak verginin, mükellefin bu malı alış bedeli ile her hâlükârda bu malların imalatçısının satış bedeli veya ithalatta hesaplanan katma değer vergisi (KDV) matrahı üzerinden malın tabi olduğu orana göre hesaplanan vergi tutarından az olamayacağı, verginin, mükellefin alış bedeli üzerinden hesaplandığı durumlarda, malı teslim tarihine kadar bu malı mükellefe teslim eden tarafından yüzde 10'a kadar yapılan indirimlerin alış bedelinden de indirilebileceği, ancak bu indirimler sonrası kalan tutarın, malın imalatçısının satış bedelinden veya ithalatta hesaplanan KDV matrahından düşük olamayacağı hükme bağlanmıştır.
Bunun yanı sıra, Özel Tüketim Vergisi Kanununun (12/1) maddesinin uygulamasına ilişkin olarak gerekli açıklamalar 28 Seri No.lu ÖTV Genel Tebliği İle değişik 14 Seri No.lu ÖTV Genel Tebliğinin "7. Taşıt Araçlarında Vergi Matrahı" başlıklı bölümünde yapılmıştır.
Diğer taraftan, 6322 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle  "85.07 Elektrik akümülatörleri (bunların separatörleri dahil) (kare veya dikdörtgen şeklinde olsun olmasın) (yalnız elektrik motorlu taşıt araçlarının motorunu çalıştırmaya mahsus olanlar)"kapsamında yalnızca elektrik motorlu taşıt araçlarının motorunu çalıştırmaya mahsus olan akümülatörler Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (IV) sayılı listeye eklenmek suretiyle bunların ithalatı ve imal edenler tarafından teslimi 15/6/2012 tarihinden itibaren %3 oranında ÖTV'ye tabi tutulmuştur.
Buna göre;
1- Firmanızca elektrik akümülatörü ile birlikte ithali gerçekleştirilen kayıt ve tescile tabi elektrik motorlu araçların motorlu araç ticareti yapanlarca ilk iktisap kapsamında satışında ÖTV matrahı, elektrik akümülatör bedeli dahil aracın ithalattaki KDV matrahından düşük olamayacaktır. İthalat sonrasında, elektrik akümülatörünün araçtan ayrı olarak satışa sunulacak olması ise bu şekilde işlem tesisine engel teşkil etmeyecektir.
2- Başvurunuzda belirtildiği şekilde elektrik akümülatörünün araçla birlikte ithalinde, elektrik akümülatörü ithalatı dolayısıyla ayrıca ÖTV doğmayacağı gibi, araçla birlikte ithal edilen elektrik akümülatörünün, elektrik motorlu aracın ilk iktisap kapsamında teslimi sonrasında araçtan çıkarılmak suretiyle satışı da ÖTV'ye tabi olmayacaktır. 
Bilgi edinilmesini rica ederim.

İndirimli Kurumlar Vergisi uygulaması


T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
BURSA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Gelir Grup Müdürlüğü


Sayı
:
B.07.1.GİB.4.16.16.01-125[ÖZG-12/26]-419
28/11/2012
Konu
:
İndirimli kurumlar vergisi uygulaması

            İlgide kayıtlı özelge talep formu ve eki dilekçenizde; ... Vergi Dairesi Müdürlüğünün ... vergi numaralı mükellefi olduğunuz, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 32/A maddesinin uygulanmasına ilişkin olarak
            - Söz konusu maddenin dördüncü fıkrasında yer alan "kazanç" ifadesinden hangi kazancın (tevsi yatırımdan elde edilen brüt satış kârı mı, faaliyet kârı mı, ticari bilanço kârı mı yoksa vergi öncesi mali kâr mı) anlaşılması gerektiği,
            - "Kazanç" ifadesinden ticari bilanço kârının anlaşılması durumunda, söz konusu kazancın hesaplanmasında Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun olmayan ve uluslararası muhasebe ve raporlama standartları ve/veya şirketinizin bağlı bulunduğu grubun kendi iç muhasebe standartlarına göre hesaplanan gider ve gelir karşılıklarının (Royalty karşılığı, garanti karşılıkları, personel prim karşılıkları gibi) elimine edilmesinin gerekli olup olmadığı,
            - "Kazanç" ifadesinden ticari bilanço kârının anlaşılması durumunda, tevsi yatırımdan elde edilen ticari bilanço kârının hesaplanabilmesi için işletme tarafından elde edilen müşterek gelirler ve katlanılan müşterek giderlerin, tevsi yatırıma atfedilen kısmının objektif kriterlere göre hesaplanması gerektiğinden bu hesaplama esnasında hangi kriter veya kriterlerin dikkate alınacağı,
            - Tevsi yatırımlara atfedilen müşterek gelir ve giderlerin ilgili oldukları ana hesap gruplarının alt hesaplarında dönem sonlarında gösterilmesinin uygun olup olmayacağı ile gerekli olduğu takdirde ibraz edilmek şartıyla söz konusu hesaplamaların geçici vergi dönemleri itibariyle kayıtlara alınmaması ve yıl sonunda kurumlar vergisi hesaplamasına esas olmak üzere bilanço tarihi itibariyle kayıtlarda gösterilmesinin yeterli olup olmayacağı,
            hususlarında tereddüde düştüğünüz belirtilerek, konuya ilişkin görüşümüzün bildirilmesi talep edilmektedir.
            5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 32/A maddesinde,
            "(1) Finans ve sigortacılık sektörlerinde faaliyet gösteren kurumlar, iş ortaklıkları, taahhüt işleri, 16/7/1997 tarihli ve 4283 sayılı Kanun ile 8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Kanun kapsamında yapılan yatırımlar ile rödovans sözleşmelerine bağlı olarak yapılan yatırımlar hariç olmak üzere, bu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen ve Hazine Müsteşarlığı tarafından teşvik belgesine bağlanan yatırımlardan elde edilen kazançlar, yatırımın kısmen veya tamamen işletilmesine başlanılan hesap döneminden itibaren yatırıma katkı tutarına ulaşıncaya kadar indirimli oranlar üzerinden kurumlar vergisine tabi tutulur.
            (2) Bu maddenin uygulamasında yatırıma katkı tutarı, indirimli kurumlar vergisi uygulanmak suretiyle tahsilinden vazgeçilen vergi yoluyla yatırımların Devletçe karşılanacak tutarını, bu tutarın yapılan toplam yatırıma bölünmesi suretiyle bulunacak oran ise yatırıma katkı oranını ifade eder.
            ..........
            (4) Tevsi yatırımlarda, elde edilen kazancın işletme bütünlüğü çerçevesinde ayrı hesaplarda izlenmek suretiyle tespit edilebilmesi halinde, indirimli oran bu kazanca uygulanır. Kazancın ayrı bir şekilde tespit edilememesi halinde ise indirimli oran uygulanacak kazanç, yapılan tevsi yatırım tutarının, dönem sonunda kurumun aktifine kayıtlı bulunan toplam sabit kıymet tutarına (devam eden yatırımlara ait tutarlar da dahil) oranlanması suretiyle belirlenir. Bu hesaplama sırasında işletme aktifinde yer alan sabit kıymetlerin kayıtlı değeri, yeniden değerlenmiş tutarları ile dikkate alınır. İndirimli oran uygulamasına yatırımın kısmen veya tamamen faaliyete geçtiği geçici vergi döneminde başlanır.
            ..........."
            hükmüne yer verilmiştir.
            Bu hüküm uyarınca, Bakanlar Kuruluna tanınan yetki çerçevesinde belirlenen ve Hazine Müsteşarlığı tarafından teşvik belgesine bağlanan yatırımlardan elde edilen kazançlar, yatırımın kısmen veya tamamen işletilmesine başlanılan hesap döneminden itibaren yatırıma katkı tutarına ulaşıncaya kadar indirimli oranlar üzerinden kurumlar vergisine tabi tutulacaktır. Anılan hükmün uygulanmasında bir yatırımın tevsi yatırım olarak kabul edilebilmesi için yatırım teşvik belgesinde yatırım cinsinin tevsi yatırım olarak belirtilmiş olması gerekmektedir.
            Tevsi yatırımlarda indirimli kurumlar vergisi uygulanacak kazancın işletme bütünlüğü içinde ayrı hesaplarda izlenmek suretiyle tespitinin mümkün olduğu hallerde kazanç ayrı hesaplarda takip edilecek, kazancın bu şekilde belirlenmesine imkan bulunmayan hallerde ise kazanç oranlama yapılmak suretiyle tespit edilecektir. Dolayısıyla indirimli kurumlar vergisi oranı uygulanacak kazancın oranlama yapılmak suretiyle belirlenmesi seçimlik bir hak olmayıp kazancın şirketinizce tespit edilmesi esastır. Kazancın şirketinizce tespit edilebilmesi halinde ise muhasebe kayıtlarının bu kazancın tespitine imkan verecek şekilde tutulması gerektiği tabiidir. İşlemler, vergilendirme dönemi sonu itibariyle değil, dönem içinde gerçekleştikçe ayrı hesaplara alınmak suretiyle takip edilecektir. Bu itibarla, gerek geçici vergilendirme dönemlerinde gerekse hesap dönemi sonunda şirketiniz kayıtlarının tevsi yatırımdan elde edilen kazancın tespitine imkan verecek şekilde tutulması gerekmektedir.
            Bu çerçevede, Kanunun 32/A maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "kazanç" ifadesinden, yapmış olduğunuz tevsi yatırımdan elde edilen ticari bilanço kârının anlaşılması gerekmekte olup, bu kazancın hesaplanmasında Vergi Usul Kanununa uygun olmayan ancak uluslararası muhasebe standartları veya şirketinizin bağlı bulunduğu grubun iç muhasebe standartlarına göre hesaplanan gelir ve gider karşılıklarının dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.
            Söz konusu tevsi yatırımdan elde edilen brüt satış kârının tespit edilebilmesi halinde, müşterek genel giderler ile diğer faaliyetlerinizden doğan gelir ve giderlerinizden tevsi yatırım ile ilgili olanların da bu kazancın tespitinde dikkate alınması gerekmektedir. Müşterek genel giderler ile diğer faaliyet gelir ve giderlerinizden ne kadarının tevsi yatırım ile ilgili olduğunun bilinmemesi durumunda ise müşterek giderler ile diğer faaliyet gider ve zararlarının eski yatırımlarınız ve yeni tevsi yatırımınız dolayısıyla oluşan maliyetlerin toplam maliyetiniz içindeki payı, faaliyet dışındaki gelirlerinizin de eski ve yeni yatırımlarınızdan elde edilen hasılatların toplam hasılatınız içindeki payı esas alınarak dağıtılması mümkün bulunmaktadır.
            Öte yandan,  tevsi yatırımdan elde edilen ve şirketinizce tespit edilebilen kazanca ilişkin işlemlerin dönem içinde gerçekleştikçe ayrı hesaplara alınmak suretiyle takip edilmesi esas olmakla birlikte, müşterek genel giderler ile diğer faaliyet gelir ve giderlerinizden ne kadarının tevsi yatırım ile ilgili olduğunun bilinmemesi durumunda, yukarıda belirtildiği şekilde yapılacak hesaplamaların her bir geçici vergilendirme dönemi sonu itibariyle kayıtlarda gösterilmesi mümkündür.
            Bilgi edinilmesini rica ederim.

Nevi değişikliği yoluyla münfesih hale gelen limited şirketin İndirimli Kurumlar Vergisi uygulaması

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
DENİZLİ VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü)


Sayı
:
51421814-125[19-2014/146]-40
26/02/2015
Konu
:
Nevi değişikliği yoluyla münfesih hale gelen limited şirketin İndirimli Kurumlar Vergisi uygulaması

            İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, şirketinizin limited şirket iken tür değiştirerek anonim şirkete dönüştüğü, nevi değişikliği yoluyla münfesih hale gelen limited şirketin 30/7/2012 tarihli ve C-96416 sayılı yatırım teşvik belgesi kapsamında indirimli kurumlar vergisi uygulamasından yararlandığı belirtilerek; şirketinizin tür değişikliği nedeniyle indirimli kurumlar vergisi uygulamasından yararlanıp yararlanamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü sorulmaktadır.
            5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 19 uncu maddesinde; kurumların, birleşme sonucunda infisah eden kurum ile birleşilen kurumun kanunî veya iş merkezlerinin Türkiye'de bulunması, münfesih kurumun devir tarihindeki bilânço değerlerinin, birleşilen kurum tarafından bir bütün halinde devralınması ve aynen bilânçosuna geçirilmesi şartları dahilinde tür değiştirmelerinin de devir hükmünde olduğu hüküm altına alınmıştır.
            Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 180 inci maddesinde, bir şirketin hukuki şeklini değiştirebileceği ve yeni türe dönüştürülen şirketin eskisinin devamı olduğu, 181 inci maddesinde ise bir sermaye şirketinin başka türde bir sermaye şirketine dönüşmesinin geçerli türde değişiklik olduğu belirtilmiştir.
            Buna göre, şirketiniz tür değişikliği yoluyla münfesih hale gelen limited şirketin devamı olduğundan, limited şirket adına düzenlenen yatırım teşvik belgesi kapsamındaki yatırımlardan elde ettiğiniz kazançlar için indirimli kurumlar vergisi uygulamasından faydalanmanız mümkündür. Öte yandan, Ekonomi Bakanlığına müracaat edilmesi ve yatırım teşvik belgesinin anonim şirket adına revize edilerek tescil edilmesi gerekmektedir.
            Bilgi edinilmesini rica ederim.

İnternet yazılım uygulamalarında yabancı firmaya reklam alanı tahsis edilmesi sonucu elde edilen gelirin %50'sinin kurumlar vergisinden indirim konusu yapılıp yapılmayacağı

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
 İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)


Sayı
:
62030549-125[10-2013/490]-1759
01/07/2014
Konu
:
İnternet yazılım uygulamalarında yabancı firmaya reklam alanı tahsis edilmesi sonucu elde edilen gelirin %50'sinin kurumlar vergisinden indirim konusu yapılıp yapılmayacağı.

            İlgide kayıtlı özelge talep formunda, şirketiniz tarafından İngilizce içerikli internet tabanlı masaüstü ve mobil uygulama yazılımlarının yapıldığı ve işletildiği, bu internet uygulamalarından ... firmasının İrlanda şubesine reklam alanı tahsis edildiği, tahsis edilen reklam alanlarının .... firmasının İrlanda şubesi tarafından başka yabancı firmalara reklam alanı olarak kullandırıldığı, bu kapsamda internet uygulamaları kullanıcılarının ve reklamlarını yayınlayanların yabancı kişi ve firmalar olduğu, şirketinizce reklamların tıklanma sayısına göre kazanç elde edildiği belirtilmiş olup söz konusu kazançların, kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim konusu yapılıp yapılamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
            5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı hükmüne yer verilmiştir.
            Aynı Kanunun "Diğer indirimler" başlıklı 10 uncu maddesine 6322 sayılı Kanunla eklenen (ğ) bendinde, Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilerle, işyeri, kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunanlara Türkiye'de verilen ve münhasıran yurt dışında yararlanılan mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi ve veri saklama hizmeti alanlarında faaliyette bulunan hizmet işletmeleri ile ilgili Bakanlığın izni ve denetimine tabi olarak eğitim ve sağlık alanında faaliyet gösteren ve Türkiye'de yerleşmiş olmayan kişilere hizmet veren işletmelerin münhasıran bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazancın %50'sinin kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim unsuru olarak dikkate alınabileceği; bu indirimden yararlanılabilmesi için fatura veya benzeri belgenin yurt dışındaki müşteri adına düzenlenmesinin şart olduğu hükme bağlanmıştır.
            1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "10.5. Türkiye'den yurtdışı mukimi kişi ve kurumlara verilen hizmetler" başlıklı bölümünde konuya ilişkin açıklamalar yapılmış olup, mükelleflerin bu indirimden faydalanabilmeleri için taşımaları gereken şartlara Tebliğin "10.5.2. İndirimden faydalanma şartları" bölümünde yer verilmiştir.
            Buna göre, şirketiniz tarafından üretilen ve işletilen İngilizce içerikli internet tabanlı masaüstü ve mobil uygulama yazılımının bir bölümünün reklam alanı olarak .... firmasının İrlanda şubesine tahsis edilmesi faaliyeti, yurt dışındaki müşteriler için yapılan yazılım hizmetinden ziyade reklam alanının kiraya verilmesi hizmeti olması nedeniyle; bu ticari faaliyetinizden dolayı elde edilen kazançlarınızın Kurumlar Vergisi Kanununun 10/1-ğ maddesi hükümleri kapsamında kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır.
            Bilgi edinilmesini rica ederim.

Engellilerin kullanımına mahsus üretilen engelsiz tuvalet ve bebek bakım kabini teslimininde istisna uygulaması

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
 İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Katma Değer Vergisi Grup Müdürlüğü


Sayı
:
39044742-010.01-2179
08/09/2014
Konu
:
Engellerin kullanımına mahsus üretilen engelsiz tuvalet ve bebek bakım kabini teslimininde istisna uygulaması
            İlgide kayıtlı özelge talep formunda, sosyal sorumluluk projesi kapsamında her türlü engellinin kullanımı amacıyla fason olarak "engelsiz tuvalet ve bebek bakım kabini" imalatı işi ile iştigal ettiğiniz, bu ürünleri başta belediyeler olmak üzere çeşitli kurumlara ve engellilere sattığınızı belirterek, söz konusu ürünün tesliminin katma değer vergisinden (KDV) istisna olup olmadığı hususunda görüş sorulmaktadır.
            3065 sayılı  KDV Kanununun;
            -1/1 inci maddesinde, Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin, 1/2 maddesinde, her türlü mal ve hizmet ithalatının KDV ye tabi olduğu,
            -17/4-s maddesinde, özürlülerin eğitimleri, meslekleri, günlük yaşamları için özel olarak üretilmiş her türlü araç-gereç ve özel bilgisayar programlarının tesliminin KDV den istisna olduğu,
            hüküm altına alınmıştır.
            Diğer taraftan, 26/04/2014 tarih ve 28983 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak 01/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren KDV Genel Uygulama Tebliğinin (II/E-1.1.)  bölümünde,
            "Münhasıran engellilerin eğitimleri, meslekleri, günlük yaşamlarında kullanmaları için özel olarak üretilmiş her türlü araç-gereç (örneğin; görme engellilerin kullandıkları baston, yazı makinesi, kabartma klavye; ortopedik engellilerin kullandıkları tekerlekli sandalye, ortez-protez gibi cihaz ve araçlar) ile özel bilgisayar programları istisna kapsamında kabul edilir. Binek otomobili ve diğer nakil vasıtalarının ise sözü edilen "araç-gereç" kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.
            Engelliler dışında engelli olmayanlar tarafından da kullanılması mümkün olan araç ve gereçlerin teslimi, bu istisna kapsamında değildir.
            İstisna, münhasıran engellilere yapılan teslimlerle sınırlı olmayıp, kapsama giren araç ve gereçlerin her safhada tesliminde ve ithalinde uygulanır."
            açıklamasına yer verilmiştir.
            Buna göre, firmanız tarafından "engelsiz tuvalet ve bebek bakım kabini" teslimi Kanunun 17/4-s maddesindeki istisna kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, genel hükümlere göre KDV ye tabi tutulacaktır.
            Bilgi edinilmesini rica ederim.

Bebek taşımada kullanılan kanguru tanımlı ürünün KDV oranı

Bebek taşımada hem güvenilir olması hem de askıları sayesinde sağlık açısında rahatlık sunmasının yanında anne ve babaların bebekleriyle yakın ilişki kurmasına yardımcı olan Kanguru adlı ürün artık yaygın bir şekilde kullanılmaya başladı.
Anne ve babalar tarafından kullanımının yaygınlaşması ile birlikte bebek ürünlerinin ticareti içerisinde kendisine yer bulmaya başlayan Kangurunun satışında uygulanacak KDV oranı konusunda Gelir İdaresi Başkanlığı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'ndan görüş talep edilmiş ve özelge talebine istinaden hazırlanan İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı özelgesi yayımlanmıştır.

Pişik önleyici bebek ve talk pudrasının ÖTV'ye tabi olup olmadığı

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(Mükellef Hizmetleri Katma Değer Vergisi Grup Müdürlüğü)


Sayı
:
B.07.1.GİB.4.34.17.01-ÖTV 01.MADDE GENEL-95
03/02/2011
Konu
:
Pişik önleyici bebek ve talk pudrasının ÖTV'ye tabi olup olmadığı

İlgide kayıtlı dilekçenizde, talk pudrasının ÖTV'ye tabi olup olmadığı sorulmaktadır.
4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 1/1-c maddesinde, Kanuna ekli (IV) sayılı listelerdeki malların ithalatı veya imal ya da inşa edenler tarafından tesliminin bir defaya mahsus olmak üzere özel tüketim vergisine tâbi olduğu hükme bağlanmıştır. Kanunun 4/1-a maddesine göre, Kanuna ekli (IV) sayılı listedeki mallar için ÖTV'nin mükellefi, bu malları imal, inşa veya ithal edenler ile bu malları müzayede yoluyla satışını gerçekleştirenler olarak belirlenmiştir.
Kanunun 1 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre, Kanuna ekli listelerdeki mallar Türk Gümrük Tarife Cetvelinde tanımlanan mallar olup, herhangi bir malın ÖTV Kanunu kapsamında vergiye tabi olup olmadığına karar verebilmek için o malın  G.T.İ.P. numarasının bilinmesi gerekmektedir. Ülkemizde G.T.İ.P. numarasının tespitine yetkili kuruluş olan Gümrük Müsteşarlığından (Gümrükler Genel Müdürlüğü) alınan bir yazıda, 4458 sayılı Gümrük Kanununun 8 ve 9 uncu maddeleri uyarınca mükelleflerin G.T.İ.P. numarası tespitine yönelik bilgi taleplerinin 13/3/2008 tarih ve 26815 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 10 Seri No.lu Gümrük Genel Tebliği (Tarife) uyarınca bağlayıcı tarife bilgisi veya 11 Seri No.lu Gümrük Genel Tebliği (Tarife) uyarınca tarife bilgisi talebi şeklinde ve söz konusu eşyaya ilişkin analiz raporu, broşür, katalog gibi sınıflandırmayı kolaylaştıracak her türlü bilgi ve belgenin ibraz edilerek, anılan Tebliğlerde yer alan formla Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüklerine yapılması gerektiği bildirilmektedir.
Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (IV) sayılı listede, 33.04 tarife pozisyonunda güzellik müstahzarları ve cilt bakımı için müstahzarlar (ilaçlar hariç) (güneş kremleri veya güneşlenme müstahzarları dahil) manikür ve pedikür müstahzarları yer almaktadır.
Buna göre, dilekçenizde bahsi geçen talk pudrasının ithalatını veya imalatını yapmanız durumunda, yukarıdaki prosedüre uygun olarak G.T.İ.P. numarasının tespitinin yaptırılması ve bu tespit neticesinde söz konusu malın 33.04 tarife pozisyonunda değerlendirilmesi halinde, ÖTV mükellefi olarak teslimlerinizde % 20 oranında ÖTV uygulanması gerekmektedir.
Öte yandan, söz konusu ürünün  imalatçısı veya ithalatçısı olmamanız halinde, bu ürün  33.04 tarife pozisyonunda ÖTV'ye tabi ürün olsa dahi, ithalatçıdan veya yurt içindeki pudra üreticilerinden ÖTV ödenerek satın alındıktan sonra nev'inde herhangi bir değişiklik yapılmaksızın aynen veya paketlenerek tesliminde ÖTV uygulanması söz konusu olmayacaktır.
Ancak söz konusu malın 33.04 tarife pozisyonunda sınıflandırılan vergiye tabi bir mal olarak ÖTV' mükellefi ithalatçı veya imalatçıdan satın alınmasından sonra, teknolojik ekipmanlar yardımıyla belli oranlarda diğer maddelerle karıştırılması sonucu elde edilen malın ambalajlanarak perakende satışa sunulması işlemi yeni bir imalat olarak değerlendirileceğinden, bu şekilde imal ettiğiniz ve yine 33.04 tarife pozisyonunda sınıflandırılan  malın tesliminde ÖTV uygulanması gerekmektedir. ÖTV Kanununun 9 uncu maddesi uyarınca, bu şekilde teslim edilen mal için hesaplanacak ÖTV'den, bu malların ithalinde veya ÖTV mükellefinden satın alınmasında ödenen ÖTV'nin indirilmesi mümkün bulunmaktadır.
Öte yandan, 2526.20.00.00.00 G.T.İ.P. numarasında yer alan mal, ÖTV Kanununa ekli listelerde yer almadığından ÖTV'nin konusuna girmemektedir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.

Memur kadrosunda çalışan personele yapılan ikramiye ödemelerinden tevkifat yapılması hakkında

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)


Sayı
:
38418978-120[29-14/1]-740
25/07/2014
Konu
:
Memur kadrosunda çalışan personele yapılan ikramiye ödemelerinden tevkifat yapılması hk.

            İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; Belediyeniz faaliyetlerini teşvik maksadıyla 5393 sayılı Belediye Kanununun 49 uncu maddesinin son fıkrasında yer alan hüküm çerçevesinde memur kadrosunda çalışan personelleriniz arasında başarılı olanlara yapılan ikramiye ödemelerinden gelir vergisi tevkifatı yapılıp yapılmayacağı hususunda tereddüt hasıl olduğu belirtilerek, konu hakkında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
            193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 61 inci maddesinde, "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.
            Ücretin ödenek, tazminat kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez." hükmü yer almaktadır.
            Anılan Kanunun, 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendine göre de hizmet erbabına ödenen ücretler ile 61 inci maddede yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve 104 üncü maddelere göre gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir.
            Aynı Kanunun 29 uncu maddesinde ise; "Teşvik gayesiyle verilen aşağıda yazılı ikramiye ve mükafatlar Gelir Vergisi'nden müstesnadır:
            1. İlim ve fenni, güzel sanatları, tarımı, hayvan yetiştirilmesini ve memleket bakımından faydalı olan diğer işleri ve faaliyetleri teşvik maksadıyla verilen ikramiyeler ve mükafatlar;
            ... " hükmüne yer verilmiştir.
            Diğer taraftan, 5393 sayılı Belediye Kanunu ‘Norm kadro ve personel istihdamı' başlıklı 49 uncu maddesinin son fıkrasında "Sözleşmeli ve işçi statüsünde çalışanlar hariç belediye memurlarına, başarı durumlarına göre toplam memur sayısının yüzde onunu ve Devlet memurlarına uygulanan aylık katsayının (20.000) gösterge rakamı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarı geçmemek üzere, hastalık ve yıllık izinleri dâhil olmak üzere, çalıştıkları sürelerle orantılı olarak encümen kararıyla yılda en fazla iki kez ikramiye ödenebilir." hükmü yer almıştır.
            Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun 29 uncu maddesinin (1) numaralı bendinde yer alan istisna hükmü çerçevesinde ödenen ikramiye ve mükafatlar, bir hizmet sözleşmesine bağlı olarak hizmetin başarılı bir şekilde yürütülmesinden dolayı hizmet karşılığı devamlı ödenen bir ücret olmayıp, söz konusu ödemelerin anılan maddede sayılan alanlarda yapılan çalışmalar sonucu, ilim ve fenin, güzel sanatların, tarımın veya hayvancılığın gelişmesine katkıda bulunulmasından dolayı ve memleket çapında önemi haiz bir çalışma sonucunda katkıda bulunanları ödüllendirmek amacıyla yapılan bir ödemedir.
            Bu hüküm ve açıklamalara göre, 5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesi gereğince belediyenizde "başarı durumlarına göre toplam memur sayısının yüzde onunu ve Devlet memurlarına uygulanan aylık katsayının (20.000) gösterge rakamı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarı geçmemek üzere, hastalık ve yıllık izinleri dâhil olmak üzere, çalıştıkları sürelerle orantılı olarak encümen kararıyla yılda en fazla iki kez ikramiye ödenmesi" nedeniyle Gelir Vergisi Kanununun 29 uncu maddesinin (1) numaralı bendine göre aranılan şartların taşınmadığı anlaşıldığından vergiden istisna edilmesi mümkün olmayıp, söz konusu ödemelerin ücret sayılarak, Gelir Vergisi Kanununun 61, 63, 94, 103 ve 104 üncü maddeleri kapsamında gelir vergisi tevkifatına tabi tutulması gerekmektedir.
            Bilgi edinilmesini rica ederim.